26 Şubat 2013 Salı

Bir Tatlı Huzur




               Hafta sonu  hava yine çok güzeldi. Böyle havaları kaçırmamak için mutlaka bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bu hafta sonu için  gitmekten her zaman zevk aldığımız bir yer seçtik. Bilmeyenler içinde tanıtmak isterim. Mutlaka yolu  İstanbul’a düşen herkesin uğraması gereken bir yer. Zaten bir kere gittiğinizde müptelası oluyorsunuz.
Tatlı Huzur’dan bahsediyorum.  Oyuncu Esra Akkaya ve eşi Harun bey’in  sahibi olduğu şirin mi şirin bir kafe.
Bir kafeden çok ama çok fazlası var. Çok amaçlı kullanıma açık. Kesinlikle bunları oraya gidip yaşayarak görmelisiniz. Dekoruna bayılıyorum. Ve beğendiğiniz eşyaları satın alma fırsatını da sunuyorlar sizlere.  Ne yiyebilirim diye düşünürken birde acaba neleri de satın alabilirim diye düşünmeye başlıyorsunuz.

  
            Her şeyden önemlisi hem Esra Akkaya’nın hem de eşinin o sıcacık gülümsemeleriyle karşılanmak gibisi yok. İlk kez geçen sene Haziran ayında Babalar Gününde gitmiştik. O zaman da çok eğlenmiştik. Harika zaman geçirmiştik.  Ve orada gelen diğer misafirler ile dostluk kurduk. O kadar sıcak bir atmosfer var ki muhakkak bu gibi dostluklar kuruluyor. Havanın  güzel oluşunu fırsat bilip hemen Tatlı Huzur’a gidelim dedik. Daha önce orada tanıştığımız ve irtibat halinde olduğumuz dostlarımızla da sözleştik. Rezervasyonlar yapıldı .Tam 3,5 saat kaldığımız ve fırsatını bulsak akşama kadar oturabileceğimiz Tatlı Huzur’a geldik. Esra hanım daha kapıda kızım Ece’yi tanıyarak ayağa kalktı. Zaten Ece onların elinde büyüyor :)




Esra Akkaya'nın eşi Harun Bey ve kızım Ece..






             Brunchları bir harika. Harun Bey'in  özellikle kahvaltılıkları  ne kadar özenle seçtiğini biliyorum. O ev yapımı poğaçalara ben şahsen bitiyorum. 
Kızıma ve bize olan ilgi alakalarına çok ama çok teşekkür ediyorum.  Zaten  bir kafeye gider gibi değil. Fırsat buldukça gittiğimiz bir aile dostumuz gibi düşünerek kapılarını çalıyoruz. Çünkü  bunu hep yaşatıyorlar bize.  Her şey için teşekkür ederiz.  Yine geleceğiz.. :)


















Muhakkak gidin, görün sizde çok seveceksiniz.
Adres ve telefon bilgilerini kendi internet sitelerinde anlattıkları şekliyle size sunmak istedim.  Çünkü buradan bile ne kadar sıcak bir yer olduğunu  anlayabilirsiniz;

Yemeli içmeli şeyleri severiz. Dingin, huzurlu bir ortam arıyoruz. Öğrenmeye hevesliyiz. Konuşmaya ve dinlemeye meyilliyiz…
Aslında bir kafeyiz ama aynı zamanda çayı, kahvesi, keki, kurabiyesiyle gün boyu oturup çalışabileceğine inananlara “kafe ofis”iz, öte yandan beğendiği sandalyeyi satın almayı düşünenlere “kafe dükkan”ız, merak ettiklerini uzmanından öğrenmek isteyenlere de “kafe okul”uz, hatta yüreğini açanlara “kafe ev” bile oluruz…

Rezervasyon (ve halimizi hatrımızı sorma) telefonumuz da budur: 0216.349 27 79

Adresimiz şudur: Onur Apartmanı No 1 (eskiden No 3 imiş), Yelken Sokak, Kalamış, İstanbul


            Geçen yaz Babalar Gününde çektiğimiz fotolarıda paylaşmak istiyorum sizlere. Yazın da başka bir güzel oluyor çiçeklerle falan.









22 Şubat 2013 Cuma

2013 Gelinlik Modelleri

             

                        2013 yılı gelinlik modellerinden sizler için modeller seçtim. Bu sene daha çok dantel ve bedeninize gizemli bir hava katan tüller moda.              




               


Dantelli ve bayıldığım bir model ;


Kır düğünleri için tercih edilebilir ;


Tuvanam 'dan ;



Gelinlikte rengi sevenler için;


Üst kısmı hoş bir gelinlik.. Alt kısmı farklı düşünülebilirmiş..






Farklı olmayı sevenler için;





15 Şubat 2013 Cuma

‘SUS ULAN POLİS DİNLİYOR’




 Vatan gazetesi polis muhabiri yazar Savaş Akın ve Fox tv muhabiri Lokman Dağ ‘ın birlikte kaleme aldığı "Tape den Kodese  Sus Ulan Polis  Dinliyor" isimli kitapta , polis operasyonlarındaki ilginç ve komik telefon dinlemelerine yer verilmiş.Eğlenceli, sıra dışı bir kitap.Telefon dinleme olaylarında yaşanan trajikomik durumları içeriyor4 yıl süren arşiv çalışmaları sonucunda çok sayıda soruşturma dosyasında yer alan telefon kayıtlarının yani tapelerin komik ve şifreli kısımlarının öyküleştirildiği kitapta, Türkiye'nin popüler mankenlerinden birini cezaevine götüren telefon görüşmeleri,  Mafyanın öldürmeye götürdüğü kişiyi polisin operasyonu deşifre etmeden nasıl kurtardığının da anlatıldığı kitapta, organ kaçakçılarının komik halleri, PTT soyguncuları ile kendilerini izleyen polis arasında geçen film gibi olaylar ve görüşmelere de yer verilmiş. Yine kitapta, sahte evraklarla silah ruhsat çetesine başvuran bir iş adamının başına gelenler son derece komik ve eğlenceli halde okuyucunun beğenisine sunuluyor.






          Postiga Yayınları etiketiyle çıkan kitaptaki telefon dinlemelerine takılan bazı kişilerin, "Abi telefonun dinleniyorsa kapat seni ben arayayım", "Alçak sesle konuş telefonlar dinleniyor", "Zamazingo deme şifreli konuşmaya giriyor, o zaman ne diyeyim esrar mı diyeyim" gibi diyaloglar var J Ben yeni başladım okumaya, henüz bitiremedim ama yeterince sürükleyici diyebilirim. Okurken gülmekten kendinizi alamayacağınız kesin.  Telefon dinlemelerinin,  dinleyenler tarafında olunca ne kadar komik olduğunu göreceksiniz..

Kitap için ünlülerin yorumlarını merak edenler için;


"Ayşe Arman, sevgili Yılmaz Özdille röportaj yaparken benim televizyonculuğumu soruyor. Yılmaz da Uğur Dündar televizyonculuğun ZEUSudur diyor. Röportajın yayınlanmasından sonra bazı yakın dostlarım bu tanımı kullanıp, bana takılmaya başladılar. Ben de şakayı sevdiğim için aldırmadım.

Bunlardan biri de sevgili Nedim Şenerdi.
Sık sık telefonla konuştuğumuz günlerin birinde Nedim aradığında Nasılsın Zeus? dedi.
Ben de şakayı devam ettirerek Sağol Apollon sen nasılsın? diye cevap verdim. ...
Nedimin telefonda bana hitap ederken kullandığı ZEUS tapelere deyyus olarak geçmiş! Güler misin, ağlar mısın? ..."
Uğur Dündar

"Elinizdeki kitap, ülkemizde çok acı ve üzücü anıları akla getiren telefon dinleme olayına farklı bir boyut getiriyor. Yasal dinlemelerle suç örgütlerinin karanlık ilişkileri ortaya çıkarılırken, okuyucunun gülmekten kendini alamayacağı sahneler, diyaloglar sergileniyor. Telefonlarının dinlendiğini bilen kişilerin, buna bir önlem olarak, kısık sesle konuşmaları gibi mizah tonu yüksek yaşanmışlıklara yer veriliyor. Böyle bir kitap insanların düş gücünden değil ancak hayatın içinden kaynaklanabilirdi. Çünkü hayat, düş gücünden daha zengin.
Kitabı okudukça bana hak vereceksiniz."
Zülfü Livaneli


"Gazetecilik için objektif meslek denir. Halbuki, fotoğraf makinesinden ibaret değildir. Telefon ahizesidir aynı zamanda… Çünkü, gördüklerimiz bazen flu olabilir ama, duyduklarımız her zaman nettir.
Türkiye gerçeğini kulaktan anlamamızı sağlayan, kahkahalarla okuyacağınız bir kitap bu."
Yılmaz Özdil


"Muhabir; günlük düşünür, günlük üretir... Habercilikte; özelllikle de televizyon haberciliğinde ne yazık ki dün yoktur bugün vardır. Ancak kanımca hayata not düşmek de gerekir. Genç ve yetenekli televizyon muhabirlerinin yazdıkları kitaplar beni çok mutlu ediyor. Aynı çatı altında çalış- tığım genç ve yetenekli haberci Lokman Dağ ve arkadaşı Savaş Akın, uydudan uçup gitmemesi gereken bilgileri damıtarak kitaplaştırdı. Okuyunca iyi de ettiğini gördüm... Sanırım siz diğer okuyucular da göreceksiniz ve de tebessümle okuyacaksınız."
Doğan Şentürk

"Telefon dinlemelerinin perde arkasında yaşananlar fıkra gibi olabiliyormuş. Okurken bu kadar da olmaz diyeceğimiz, tam bir durum komedisinin içinde buluyorsunuz kendinizi.
Hızlı akan hayatın içinde size farklı duygular yaşatan eğlenceli bir kitap..."
Burak Özçivit


"Ben hep kulak misafiri oldum. Hiç telekulak misafiri olmamıştım. Size okuyunca ne olur bilmem ama, benim gülmekten ömrüm uzadı kesin... "
Gupse Özay

11 Şubat 2013 Pazartesi

Cennetten Bir Köşe Gibidir Maşukiye







               İki hafta önce hafta sonu havanında güzel oluşunu fırsat bilip, Maşukiye ve Kartepe taraflarına gittik.Maşukiye’ ye daha önce bahar aylarında gitmiştim. O zaman ağaçlar yemyeşil,  kuşlar cıvıl cıvıldı. Sanki cennetteymiş hissi veriyordu insana. Şimdi o kadar yeşil olmasa da bu mevsimde de temiz havası için bile gidilebilecek bir yer. Özellikle de Marmara Bölgesinde yaşayıp ta görmeyen kalmasın. Hem çok yakın hem de güzel bir tatil günü geçirmek için kaçınılmaz.
      
      











          Maşukiye’ de kiremitte balık meşhurdur. Daha önce gittiğimde ‘Yazıcılar’ diye bir otelin bahçesinde yemiştik balıklarımızı. Böyle altından sular akan güzel ahşap masalarda. Bu kez  yine çok meşhur olan Saklıbahçe’yi tercih ettik.  Özellikle bahar aylarında bir çok  tur şirketinin de uğrak yeri olan güzel bir restaurant. Ben balığımı kızımla paylaşacağım için kılçıksız ve üzerinde kaşar peynir eritilmiş olarak tercih ettim. Ama anneme sorarsanız öyle balık yenmez. Balık dediğin kılçıklı gelir sen ayıklarsın. Tadı öyle çıkarmış J  Balık dışında köfte , tavuk , mantar, kızarmış köy peyniri, Karadeniz’ e özgü mıhlama da vardı. … Yani bir çok damak zevkine hitap eden bir yer. Altınızdan akıp giden su sesleri eşliğinde yemeğinizi yemek en güzel yanı herhalde.

      Fotoğraflarda görünen kuru ağaçlar yazın muhteşem bir görüntü yaratıyor Maşukiye'de.

 
  

Havada o kadar güzeldi ki yazdan kalma değil resmen yaz gibiydi. Bir ara telefonumdaki dereceye baktım 25 ‘i gösteriyordu. 



 Karnımızı doyurup bol bol temiz havamızı da depolayıp bir sürü de fotoğraf çektikten sonra Kartepe’nin yolunu tuttuk. Zaten çok yakın yerler. Kartepe’ye doğru tırmandıkça yaz günlerini gerilerde bırakmaya başladık.  Ve en tepeye çıktığımızda kayak yapan tatilcilerle karşılaştık.  Aynı günde hatta 1 saat içinde hem yazı hem kışı yaşadık diyebilirim. Telesiyeje binenler , kayak yapanlar,  çocuklarıyla kar topu oynayanlar, fotoğraf çekenler.  Kartepe’de de atmosfer çok güzeldi.  Ama  orası çok fazla estiği ve kızım daha küçük olduğu için çok fazla kalamadık.



Bence Maşukiye'nin de  Kartepe'nin de en güzeliydi. :) Kızım Ece...


Kartepe'ye çıkarken..


Kartepe 'den kareler...


Ailecek..





Bunlarda dönüşte arabadan çektiğim gün batımı fotoğrafları... Etkileyici değil mi ?




Kadın Olmak Ne Zor İş Arkadaş

                  Ülkemizde kadın olmak kadar zor bir şey yok sanırım. Kadın olmak sürekli iyi veya kötü gözlerin üzerinizde olması d...